FAO-Türkiye Ortaklık Programları, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan, ve diğer ilgili ülkelerde gıda güvenliğinin sağlanması, kırsal yoksulluğun azaltılması, sürdürülebilir orman yönetimi, çölleşmeyle mücadele ve ekosistemlerin korunmasına destek olmayı amaçlar. Bu program kapsamında 20-21 Aralık 2022 tarihleri arasında Bodrum / Türkiye’de “Karnivor Balıklar İçin Alternatif Yemler ve Makroalg Yetiştiriciliği” konulu çalıştay düzenlendi.
Şirket Kurucumuz Prof.Dr. Tufan Eroldoğan, 1) alternatif kaynakların gelecek tamamlayıcısı – Aquafeed’de mavi dönüşüm ve 2) alternatif yem içeriklerinin balık ve karides mikrobiyotası üzerindeki etkileri olmak üzere iki sunum yaptı. Prof.Dr. Eroldoğan konuşmalarında, Türkiye’de yetiştirilen balık türlerinin ve yemlerinin dayanıklılığını artırmada fonksiyonel yem içeriklerinin kilit öneme sahip olduğuna dikkat çekti.
Bu etkinlik sırasında, yem endüstrisi, içerik tedarikçileri, akademi ve Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan politika yapıcılar dahil olmak üzere farklı paydaşlardan 50’den fazla katılımcı, 2023-2025 için su ürünleri sektörünün gelecekteki ülkemiz su ürünleri yetiştiriciliğini tartıştı. Türkiye’deki su ürünleri yetiştiriciliği son on yılda son derece hızlı büyüdüğü için, sektör bu büyümenin devam etmesi durumunda alternatif yem hammaddeleri açısından geleceğini öngörmek istiyor. Yükselen enflasyon nedeniyle, hammadde ve içerik maliyetleri 2022’de zirve yaparak artmış ve yem fabrikaları bu sorunun üstesinden gelmek için marjlarını azaltmak zorunda kalmıştır (Aquafeed 2022). Bu arada, AB’de de yapıldığı gibi, yem endüstrisi, Türkiye’deki balık yemlerinin nihai fiyatına ilişkin tahminlerini etkileyen yem ham madde fiyatlarının istikrarsızlığından şikayet etti. Böylece etkinliğin ilk gününde balık unu ve balık yağı fiyatlarındaki artış ve hammadde maliyetlerindeki olası mevsimsel değişimler ana hedef konu oldu. Bilindiği üzere, ülkemizin Karadeniz’de kendi hamsi stokları (Karadeniz hamsisi – Engraulis encrasicolus ponticus) bulunmaktadır. 2018 yılında 13 balık unu ve yağı fabrikasında balık unu ve balık yağı üretimi 48 bin ton civarında olup, üretimin büyük bir kısmı su ürünleri yemi endüstrisinde kullanılmaktadır (TÜİK 2019). Su Ürünleri Sektörü Politika Belgesinde belirtildiği gibi (https://www.tarimorman.gov.tr/TAGEM/Belgeler/yayin/Su%20%C3%9Cr%C3%BCnleri%20Sekt%C3%B6r%20Politika%20Belgesi%202019-) 2023.pdf, Türkçe) Türkiye’nin sırasıyla 132 bin ton balık unu ve 57 bin ton balık yağı ithal etmektedir. Bu nedenle, ülkemiz su ürünleri sanayicisi, AB’deki diğer yem üreticileri gibi, Türkiye’de balık unu ve yağı üretimi sınırlı olduğu için bu hammaddelerde ithalata bağımlıdır. Çalıştayda, Tarım ve Orman Bakanlığı, Balıkçılık Su Ürünleri Genel Müdürlüğü temsilcileri, ülkemizdeki su ürünleri yetiştiriciliğinin 2023 yılında 600 bin tona kadar büyümeye devam edeceği vurguladı. Yukarıda belirtilen balık unu ve petrol fiyatları sorunları ve yükselen enflasyon nedeniyle, tüm endüstri ortakları ülkemiz yem endüstrisini desteklemek için alternatif kaynaklar bulma konusunda hem fikir olduklarını belirttiler.
Çalıştayın ikinci bölümünde, endüstri için sadece balık unu kaynağı olarak değil, aynı zamanda yağ kaynakları için de fonksiyonel balık yemi sağlayacak potansiyel alg kaynaklarıydı. Bu bağlamda, farklı bilim insanları Türkiye’de alternatif yerel makro ve mikroalg kültür olanaklarını sunmuş ve bu alg kaynaklarının potansiyel kullanımları (yem katkı maddeleri, polimer üretimi vb.) tartışılmıştır. Sağlığı destekleyici ve algal omega-3 yağ kaynakları açısından yem içeriğinin tedarik zinciriyle başa çıkmak için fototrofik ve heterotrofik alg üretiminin endüstri ve hükümet tarafından desteklenmesi gerektiği konusunda açıkça hemfikir olunmuştur.
Ayrıca, çalıştaydaki temel konulardan bir diğer ise, iklim değişikliğinin su ürünleri yetiştiriciliği üzerindeki etkileri ve dolaylı olarak yem içerikleri üzerindeki etkileriydi. Su ürünleri ve yem içeriklerinin taşınmasından kaynaklanan karbon emisyonu derinlemesine tartışıldı ve tüm ortakların karbon emisyonunun ve iklim değişikliğinin gelecekte etki yaratacak olan su ürünleri yetiştiriciliği üzerindeki etkilerinin farkında olduğu açıkça görülüyor. Türkiye, Avrupa Yeşil Mutabakat Eyleminin (https://www.eesc.europa.eu/sites/default/files/files/green_deal_action_plan_of_turkey.pdf) bir parçası olduğundan, hükümet Avrupa Yeşil Mutabakatının başlangıcından beri bu konuyla ilgilenmektedir. Ek olarak; sera gazı emisyonunda Türkiye’nin yaklaşık %1’lik pay ile Avrupa’daki ülkeler arasında 16. sırada yer aldığını belirtmek gerekir. Ancak, ülkemiz su ürünleri yetiştiriciliğinin karbon ayak izi için “su ürünleri yemi dahil olmak üzere su ürünleri üretimi, işlenmesi ve nakliyesi” gibi başlıklarda planlanmış bir bilgi veya eylem eksikliği olduğu çalıştay da ele alınmıştır. Akdeniz havzasında sıcaklık dalgalanmalarının nasıl azaltılacağı konusunda sektöre iklim olaylarının yön vermeye devam etmesi beklenmektedir.
Kapanış toplantısında işlenmiş hayvan işleme yan ürünleri, özellikle kümes hayvanı yan ürünleri de tartışıldı.
Sektör ortakları, Türkiye’nin su ürünleri yem sektörü için 250-300 bin ton kanatlı yan ürünü ithal ettiğini vurguladı. Su ürünleri yemlerinde kendi kümes hayvanlarımızın yan ürünlerinin kullanımına ilişkin yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğu ve bu yan ürün işleme fabrikaları için sermaye yatırımları başlatılmadan önce kalite parametreleri dikkate alınması gerektiği dile getirilmiştir.
Çalıştayın kapanış konuşmaları kapsamında;
- Üretim süreci için yaşam döngüsü değerlendirmesi dikkate alınmalıdır.
- İşleme yan ürünlerinin kalite parametrelerine ve düzenlemelerine ihtiyaç vardır.
- Üretimin karbon ayak izi konusunda sektör tarafından alınması gereken aksiyonlar en azından hazır olmalıdır.
- Deniz kaynaklarımızdan fonksiyonel alternatif içerikler, yani. farklı alg izolasyonu düşünülmeli ve eylem planı Hükümet tarafından uygulanmalıdır.